etkinlikler

Türkiye son bir kaç senedir çok ciddi virajlardan dönüyor. Sınır bölgelerindeki güvenlik problemlerinin çözümü için başvurulan askeri operasyonlar, ekonomik gelişmeler ve güvenlik kaygılar neticesinde bazı problemler doğuyor. Bu problemlerin en temeli, küresel kamuoyunda Türkiye’de turizm yavaşlıyor algısının yayılması. 

İstatistiklere ve otel doluluklarına baktığımız zaman, realitede Türkiye’nin böyle bir problemi görülmüyor. Geçen yıla oranla üç milyon kişiye yakın daha fazla ziyaret almışız ülkeye.

 Tabii İspanya gibi bir ülke ile kıyasladığımızda kapasite bakımından hala hayal ettiğimiz noktada değiliz. İspanya 2018 verilerine göre 80 milyon ziyaretçiye erişmişken, Türkiye 2018 verisine göre 45 milyon ziyaretçi ile seneyi kapattı.  Bu yıllardır artırılmaya çalışılan bir sayı, ancak bizim hedefimizde daha farklı bir strateji olmalı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sektörden biri olan Sayın Mehmet Ersoy’un yönetime geçmesi ile sektörde stratejik olarak ciddi değişiklikler olması beklenen bir durumdu, öyle de oldu. 

Ziyaretçi sayısını artırmak için çabalanan stratejiler başarılı olsa da farklı bir strateji çizildi. Artık odak noktamızda ziyaretçi sayısından ziyade, ülkeye bıraktıkları döviz var.  Bu rakamları yukarı çekmek doğru ve farklı çalışmalar yapmaktan geçer. Ülkenin küresel kamuoyunda turizm itibarının artırılması bunlardan yalnızca biri. Bu da bakanlık çalışmaları, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın çalışmalarıyla ve INFLOW Summit gibi faydalı etkinliklerle zaten yapılıyor. 

Para Harcayan Turist için Etkinlikler Geliştirmeliyiz! 

Bunun dışında, destinasyonlarımızın ve yerel yönetimlerin turizm planına dahil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Destinasyonlarda turizm ile ilgili tüm paydaşların koordine olması bizim hiç bir algı çalışmasına gerek duymadan turistik itibarımızı yükseltecektir. Bununla beraber harcamaları yükseltecek eylem planları da hazırlamamıza kolaylık sağlayacaktır. Türkiye’ye gelen bir turistin daha fazla para harcaması için neler yapılması gerektiği konusu ortak bir akıl tarafından ele alınmadığı müddetçe başarıya ulaşacak gibi durmuyor.

Geçtiğimiz yıla oranla 13$ artarak 649$’a gelen kişi başı ortalama harcama tutarını 1.000$ ve üstü bir tutara nasıl taşıyacağımızı birlikte düşünmemiz gerekiyor. Özellikle turizmde bazı noktalarda vergilendirilemeyen, kaydedilemeyen bir nakit akışı olduğunu söylemek ve belirtmek gerekiyor. Tabii ki bu iddialar hepimizin duyduğu-bildiği cinsten. Yoksa kimseyi itham altında bırakmak istemem! Ancak bir turist ülkeye girdiği andan itibaren, faturasız/fişsiz bir şekilde taksiye bindiği an dahi bu vergilendirilemeyen nakit akışı serüveni başlıyor.  Öncelikle bu serüvenin başlangıcından itibaren her adımına dur demek gerekiyor. Yine Turistik destinasyonlarda bulunan hediyelik eşya dükkanları, restaurantlar, kaçak rehberler, otobüsler aracılığıyla bu had safaya taşınıyor. Ancak bunu inceleyen mekanizma genel ağırlıkta emniyet ve TURSAB ekipleri oluyor. 

Bunu ulusal bir anlayışa dönüştürmemiz lazım. Ülkenin her noktasında kayıt dışı turizmi durdurursak kısa sürelerde kişi başı turizm harcamalarında 1.000$ rakamlarını görmemiz hayal değil. 

Yeniden küresel etkinliklere ev sahipliği yapacak ortamlar hazırlamamız lazım. Hint pazarı noktasında bence bir başarı kazandık. Hindistan pazarında faaliyet gösteren şirketler iç etkinliklerini dahi Türkiye’de yapmaya başladı. Farklı pazarlarda da girişim var. Ancak bunu daha fazla artırmalıyız. Ulusal yatırım olarak görerek, kitlelere hitap edebilecek etkinlikler geliştirmemiz gerekiyor. Dünyanın farklı yerlerinden binlerce insan çekebilecek festivallere ev sahipliği yapmamız hiç de zor değil. Para harcayan turist gruplarını çekecek projeleri çıkartabilecek gücümüz var. 

Bununla beraber, destinasyonları ortak bir proje ile geliştirerek taksicisinden, otelcisine kadar tüm paydaşları sürece dahil ederek inanılmaz bir çalışma sistemi kurabiliriz. Türkiye’ye gelen her turist gelecek sene beraberinde bir misafiriyle gelsin istiyorsak bunu sağlamanın da bizim elimizde olduğunu bilmemiz gerek.